Bob Dylan
Şarkı Söyleyen Şair
İnsan hayatının başkaldırılarla şekillendiğini, dayatılanı değil direttiğimi yaşadığımda ancak, varlığımın bir anlam kazandığını öğreneli çok oldu. Bildiğimi okuduğum, kimseyi umursamadığım zamanlarda iyi hissediyorum kendimi. İşte bu yüzden yargılanmaktan korkmadan kendi doğrularının peşinden gidenleri, eleştirmekten başka bir şey yapmayan beceriksizlere meydan okuyanları, yılmayıp her defasında ayağa kalkanları, yeniden yeniden kendi küllerinden doğanları seviyorum.
Bob Dylan'la da bu yüzden ilgileniyorum. Hayata yenik başlayanlardan o. Rus steplerinden Minnesota'ya göç etmiş fakir bir Yahudi ailenin oğlu. Bütün çocukluğu ve ilk gençliği kendi kendine armonika, gitar ve piyano çalmayı öğrenerek geçen... Sanat okumak üzere burslu olarak girdiği Minnesota Üniversitesi'nden on sekiz yaşında atılan... Üniversiteleri huzurevlerine göre daha fazla kişinin öldüğü yerler olarak tanımlayan... Hayallerini gerçekleştirmek üzere gitarını omzuna atıp eski püskü giysileri, kirli ve dağınık saçları, zayıf bedeni ve Robert Allen Zimmerman ismiyle soluğu New York'ta alan bir adam söz konusu olan.
Hayalleri çoktur ama meraklı mavi gözleriyle her şeyi dikkatle inceleyen Dylan'ın henüz fazla insanın gitmediği, gidenlerinse geri dönmediği bu şehirde ne kadar büyüyeceği hakkında hiçbir fikri yoktur.
Politikadan ve toplumsal konulardan uzak duran, kişisel kurtuluşu daha çok uyuşturucuda ve şiirde arayan Beatnic'lerin arasında yaşamaktadır; söylediğine göre 'herifler ve kızlar' ona azizler gibi gözükmektedir o sırada. Beat kuşağının şairleri ve yazarları, Allen Ginsberg, Lawrence Ferlinghetti, Gregory Corso, Philip Whalen, Gary Snyder, William Burroughs ve Jack Kerouac onu çok etkilemektedir. Greenwich Village'daki 'pub'larda sahne almaya başladığı sırada kullanmaya başlar Bob Dylan ismini. Söylediğine göre yeni soyadının Galli şair Dylan Thomas ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Protest müziği seçmesinin nedeni ise armonikası ve gitarı ile başkalarına ihtiyaç duymadan çalıp söyleyebilecek olmasıdır. Grup çalışmasına pek de yatkın değildir. İnsan bir şeyi çok istiyorsa ve olmasını istediği her ne ise onun için çabalıyorsa eğer, o şey mutlaka gerçekleşir. Gerde's Folk City isimli kulübün sahnesinde onu izleyen bir eleştirmenin New York Times'ta kendisinden övgüyle bahsetmesi hayatının dönüm noktası olur. Bir yıl sonra kendisinden başka herkes şaşkındır. Blowin' in the Wind gibi bir şarkının sözleri ve müziği, yirmi iki yaşındaki o süklüm püklüm çocuğun elinden çıkmıştır: Nice yol gitmeli ki bir insan / Ona insan denebilsin... Nice zaman atılmalı ki top mermileri / Sonsuza dek yasaklanabilsin... Kaç kulağı olmalı ki insanın / Ağlayanları duyabilsin / Ve kaç insan ölmeli ki / Artık bu kadar da fazla diyebilsin... Kaç kez başını çevirebilir bir insan / Görmezlikten gelmek için / Yanıt esen yeldedir dostum / Esen yeldedir.
Erkekler iyi bir şeyler yaparken yalnız olmazlar. O da yalnız değildir. Büyülü şehre ilk geldiğinde tanıştığı sevgilisi Suze Rotolo ile birlikte elleri cebinde New York sokaklarında yürümektedir. Kadınlar söylenmemiş sözler söyleyen, kurulmamış cümleler kuran erkekleri severken, erkekler birlikte olmak için hayatlarına farklı şeyler katacak kadınları seçer. Saklanırsınız evlerinizde / Genç insanların kanları / Bedenlerini terk edip / Karışırken çamura dizelerini yazan Dylan'ın savaş karşıtı Joan Baez'le yakınlaşması kaçınılmazdır. Üstelik Baez, şöhreti yeni yakalamıştır ve onu Forest Hill konserine davet etmektedir.
...Ve kadınlar
Henüz yirmilerinin başındadır ama yazdıklarıyla yaşlı bir bilgeyi andırmaktadır: Gelin anneler babalar ülkenin her yanından / Bırakın aklınızın ermediğini eleştirmeyi / Oğullarınız kızlarınız denetiminizden çıktılar / Yöntemleriniz hızla eskiyor / Lütfen çekilin yoldan olmayacaksa bir yardımınız / Çünkü zaman değişmekte.
Bütün günlerin pazar günü gibi olmasını isterken de kıyasıya eleştirmek
İnsan hayatının başkaldırılarla şekillendiğini, dayatılanı değil direttiğimi yaşadığımda ancak, varlığımın bir anlam kazandığını öğreneli çok oldu. Bildiğimi okuduğum, kimseyi umursamadığım zamanlarda iyi hissediyorum kendimi. İşte bu yüzden yargılanmaktan korkmadan kendi doğrularının peşinden gidenleri, eleştirmekten başka bir şey yapmayan beceriksizlere meydan okuyanları, yılmayıp her defasında ayağa kalkanları, yeniden yeniden kendi küllerinden doğanları seviyorum.
Bob Dylan'la da bu yüzden ilgileniyorum. Hayata yenik başlayanlardan o. Rus steplerinden Minnesota'ya göç etmiş fakir bir Yahudi ailenin oğlu. Bütün çocukluğu ve ilk gençliği kendi kendine armonika, gitar ve piyano çalmayı öğrenerek geçen... Sanat okumak üzere burslu olarak girdiği Minnesota Üniversitesi'nden on sekiz yaşında atılan... Üniversiteleri huzurevlerine göre daha fazla kişinin öldüğü yerler olarak tanımlayan... Hayallerini gerçekleştirmek üzere gitarını omzuna atıp eski püskü giysileri, kirli ve dağınık saçları, zayıf bedeni ve Robert Allen Zimmerman ismiyle soluğu New York'ta alan bir adam söz konusu olan.
Hayalleri çoktur ama meraklı mavi gözleriyle her şeyi dikkatle inceleyen Dylan'ın henüz fazla insanın gitmediği, gidenlerinse geri dönmediği bu şehirde ne kadar büyüyeceği hakkında hiçbir fikri yoktur.
Politikadan ve toplumsal konulardan uzak duran, kişisel kurtuluşu daha çok uyuşturucuda ve şiirde arayan Beatnic'lerin arasında yaşamaktadır; söylediğine göre 'herifler ve kızlar' ona azizler gibi gözükmektedir o sırada. Beat kuşağının şairleri ve yazarları, Allen Ginsberg, Lawrence Ferlinghetti, Gregory Corso, Philip Whalen, Gary Snyder, William Burroughs ve Jack Kerouac onu çok etkilemektedir. Greenwich Village'daki 'pub'larda sahne almaya başladığı sırada kullanmaya başlar Bob Dylan ismini. Söylediğine göre yeni soyadının Galli şair Dylan Thomas ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Protest müziği seçmesinin nedeni ise armonikası ve gitarı ile başkalarına ihtiyaç duymadan çalıp söyleyebilecek olmasıdır. Grup çalışmasına pek de yatkın değildir. İnsan bir şeyi çok istiyorsa ve olmasını istediği her ne ise onun için çabalıyorsa eğer, o şey mutlaka gerçekleşir. Gerde's Folk City isimli kulübün sahnesinde onu izleyen bir eleştirmenin New York Times'ta kendisinden övgüyle bahsetmesi hayatının dönüm noktası olur. Bir yıl sonra kendisinden başka herkes şaşkındır. Blowin' in the Wind gibi bir şarkının sözleri ve müziği, yirmi iki yaşındaki o süklüm püklüm çocuğun elinden çıkmıştır: Nice yol gitmeli ki bir insan / Ona insan denebilsin... Nice zaman atılmalı ki top mermileri / Sonsuza dek yasaklanabilsin... Kaç kulağı olmalı ki insanın / Ağlayanları duyabilsin / Ve kaç insan ölmeli ki / Artık bu kadar da fazla diyebilsin... Kaç kez başını çevirebilir bir insan / Görmezlikten gelmek için / Yanıt esen yeldedir dostum / Esen yeldedir.
Erkekler iyi bir şeyler yaparken yalnız olmazlar. O da yalnız değildir. Büyülü şehre ilk geldiğinde tanıştığı sevgilisi Suze Rotolo ile birlikte elleri cebinde New York sokaklarında yürümektedir. Kadınlar söylenmemiş sözler söyleyen, kurulmamış cümleler kuran erkekleri severken, erkekler birlikte olmak için hayatlarına farklı şeyler katacak kadınları seçer. Saklanırsınız evlerinizde / Genç insanların kanları / Bedenlerini terk edip / Karışırken çamura dizelerini yazan Dylan'ın savaş karşıtı Joan Baez'le yakınlaşması kaçınılmazdır. Üstelik Baez, şöhreti yeni yakalamıştır ve onu Forest Hill konserine davet etmektedir.
...Ve kadınlar
Henüz yirmilerinin başındadır ama yazdıklarıyla yaşlı bir bilgeyi andırmaktadır: Gelin anneler babalar ülkenin her yanından / Bırakın aklınızın ermediğini eleştirmeyi / Oğullarınız kızlarınız denetiminizden çıktılar / Yöntemleriniz hızla eskiyor / Lütfen çekilin yoldan olmayacaksa bir yardımınız / Çünkü zaman değişmekte.
Bütün günlerin pazar günü gibi olmasını isterken de kıyasıya eleştirmek