Manas Yayıncılık MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE AŞK VE İZDİVAÇ MEKTUPLAŞMALARI

Meşrutiyet Döneminde Aşk ve İzdivaç Mektuplaşmaları
Prof. Dr. Zeynel ÖZLÜ
Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Murat ÇAY
Manas Yayıncılık, 2021, s.134, Elazığ

        “Yaşam ne gizemli bir şey; aşk ise o esrarın içinde bir başka gizem. Bir anlamda hiçbir zaman aynı kalmıyor ama meydana gelen değişiklikler gel-git olayında suların alçalıp yükselmesi gibi yani denizde gerçek bir değişiklik olmuyor” diyor ünlü sanatkâr Vincent Van Gogh aşkı betimlerken… Bu uçsuz bucaksız denizin insan mı aşk mı olduğu sorusu bir yana eğer aşkı deniz kabul edersek aşkların, duyguların, yaşayışların, hayallerin dile getirildiği mektupları da sığınılacak bir liman olarak görebiliriz.
Aşıklar, çoğu zaman aşklarını sevdiklerinin yüzlerine ifade edememişlerse de belki daha da ustaca bir şekilde kaleme veya bir enstrümana dökmüşlerdir. Bu yöntem bir kaçış mıdır, bir cesaretsizlik midir, bir utanma duygusu mudur yoksa duyguların belgelenerek tarihe not düşülmesi midir? Her ne niyetle olursa olsun mektuplar, büyük bir titizlikle kaleme alınır, duygular kelimelerle hatta hecelerle adeta dans ettirilir, çoğu kez de büyük bir mahremiyet içerisinde yıllar sonra bulunma ihtimali olan gizli bir hazine gibi saklanır…
İdeal aşk, kimilerine göre evlilikle taçlanan bir serencamdır. Ama çoğu sanatkara göre ideal aşk “ulaşamamaktır”. “Şahrûd ve Seyduna” efsanesine de yansıdığı şekliyle sevdiğine ulaşmak, kavuşmak aynı zamanda yanmak demektir. Ve aşık, pervaneler gibi etrafında döndüğü aşk ışığının aleviyle yanandır…
İster aşkı kavuşmak ister yanmak olarak kabul edelim elbette aşkın evliliğe dönüştüğü veya evliliğin aşka dönüştüğü fikrini aşkı yaşayanlara bırakmak en doğru seçenek olsa gerek. Söylenecek çok söz, yazılacak çok şey olsa da asla son olmayacak sözümüzü terennüm edelim:
“Aşk Olsun, Aşkınız Nûr Olsun”…