Dilşah ile Şirvan - Bir Devrin Anatomisinde Aynur Güneş

Nilüfer çiçekleri gölün üstünde muhteşem manzaraya ayrı güzellik katmıştı. Balkonundan bu güzellikleri seyreden yaşlı, yalnız adam, bir yandan elindeki bardaktan çayını yudumlarken bir yandan da evinin önündeki ıssız, sessiz yolu gözlüyor, onları bekliyordu. Her ayın on yedisinde gelen, göl kenarında parkeden arabayı, içindeki genç kızla erkeği, onların üzgün hallerinin sebebini merak ediyordu. Bu merakını bugün giderebilecek miydi? Kimdi bunlar? Nereden gelip nereye gidiyorlardı? Onlarla ilgili tahminler yaparken birdenbire araba sesiyle irkildi. Arabadan inen genç kadını yalnız görünce merakı arttı Ne oluyor diye dayanamadı. Koşar adımlarla beklediği cevabı alabilmek için genç kadının yanına gitti. Acaba olayı çözüp kim olduklarını, üzüntülerinin sebebini, hikayelerini öğrenebilecek miydi? Bu hikaye ne kadar aşk, ne kadar hüzün, ne kadar ayrılık barındırıyordu? Dolu gözlerle adama bakan genç kadın başından geçen her şeyi bir solukta anlatacak mıydı?

(Tanıtım Bülteninden)