Lujin’i savunmak
NURDAN BEŞERGİL
Lujin, yaşamı kendi iradesiyle yönlenmiş üç ayrı kaçış öyküsüyle şekillenen ve zamanını yaşamın saatine göre ayarlamaya hiçbir biçimde yanaşmadığı için hep küçük bir çocuğun algılarıyla yaşamış usta bir satranç oyuncusudur. Nabokov’un, sürgün hikâyelerini bu kez dekor ve kostüm olarak kullandığı Lujin Savunması adlı aslı Rusça olan romanını, gene romanda geçen, gezi broşürü hazırlayan herhangi bir anlatıcıyı tanımladığı “her şey çekiciydi, her şey eğlenceliydi, broşürlerin bilinmeyen yazarı her şeyi överken kendinden geçiyordu...” (s. 168) cümlesindeki esrikliğe kapılmadan okumak ve anlamak olanaksız gibi görünüyor.
Küçük Lujin’in ilk kaçışı kendi evine kaçışıdır; burnuna dayatılan şehir yaşamına ve karanlık görünen okul yıllarına arkasını dönerek, tam bir plansızlıkla ama ne istediğini bilen bir tavırla, bunu yapamamanın acısıyla kıvranan yetişkinlere nanik yaparcasına, gardan kır evine kaçar. Tavanarasında yoksunluk dolu bir sürgün yaşamını göze alır; anne babasının ilgi ve şefkatini ise onların okşamalarından hiç de hazzetmeyen kişiliği nedeniyle zaten çoktan gözden çıkarmıştır. Tam olarak adlandıramasa da, çocuk kitapları yazarı baba Lujin’in, hem kendinde hem de oğlunda su üstüne çıkarılmakta gecikilmiş bir dehanın ve biricikliğin var olduğuna duyduğu inancın yıkımını ve anne Lujin’in mutsuz bir evliliğin ve kaçınılmaz olarak mutsuz ve umutsuz bir yaşamın kesin bir kader olduğu öngörüsünü üstünde topladığının farkındadır. Tepkisiz ve ilgisiz bir portre çizse bile, o, sütü gümüş kupadan içerken tadının nasıl değiştiğinin ve büyükçe bir böceği ezerken duyduğu, “can”ın çıkıp gidişini anlatan çıtırtının tınısının ayırdındadır.
Lujin’in, ne istemediğini bilmenin verdiği kararlılıkla kendi evine kaçışıyla, ne istediğine karar verdiğinde okuldan ve evden teyzesinin evine kaçışları arasında, uzlaşmaya ve kabullenmeye yanaşmadan “huzur”a küsmüş olarak okulda geçirdiği zaman, inadının ve kararlılığının da kanıtıdır. Artık evlerine gelmeyen teyzesine bu kaçışlarıyla Lujin için bundan sonra yaşamının tek şekli olacak satrançla dolu günler başlar. Ne yazık ki baba Lujin oğlunun satranç dehasının keyfini, ondan ülkelerce uzaktayken gazete sayfalarından aldığı bilgilerle sürebilir ancak: Satranç ustası Lujin, yaşamını bu yolla anlamlandırdığında denmese de, günlerin ağırlığına bu yolla katlanmayı başardığında ve satranç, g5, a6 gibi görsellikten arınmış şifrelere dönüşecek kadar onun arka bahçesi haline geldiğinde bile bunu yetişkinlere özgü bir gurur, haz, konum, servet ya da başka bir şeye dönüştürmeden, kurşun askerlerle oynayan çocukların içgüdüsü ve hisleriyle yaşamını sürdürür. Bu nedenle baba Lujin oğlunun turnuvalardaki uzak zaferlerini de, aklına gelen yenik düşmesi olasılıklarını da aynı anlamlandıramadığı kaygıyla karşılar.
Psikiyatri, Lujin’in yaşamdaki konumuyla ilgili olarak profesör doktorların adlarını taşıyan pek çok yorum yapabilir; ancak büyük olasılıkla onun, ne istediğini bilen birinin bunu elde etmesi sonucu yaşadığı doygunluktan mustarip olduğunu –bilimin yaşama ters yönde akamayacağı etik olarak varsayılacağından– kabul etmeye yanaşmayarak bir burnu büyüklük tavrı takınacaktır. Oysa Lujin’in “ulaşmaya çalıştığı giz basitlikti, uyumlu basitlik, insanı en karmaşık büyüden çok daha fazla etkileyen...” (s. 31) ve bu sırrı hayatının gün doğumu yaşlarında ele geçirmiş biri için yaşam olsa olsa görkemli bir posa sayılabilirdi.
Yılların nezaketten, nükteden ve empatiden uzak tutarak büyüttüğü Lujin, yaşamı boyunca ayağını tökezleten tüm olumsuz sayılabilecek kişilik özelliklerine karşın, bir an gizemli olasılıkların titreştiği, sonra her şeyin yine sessizliğe gömüldüğü (s. 123) farklı bir boyutun baştan çıkarıcılığına keyifle teslim olur. Baudrillard’ın arzunun üzerinde tuttuğu baştan çıkarma, Lujin’in satrançla ve hamle-savunma kurgularıyla ilgili bağımlılığında kendini belli eder; olasılıkların hem kestirilemez ama hem de bir ölçüde öngörülebilir olduğu, boşluğun ve boşluğun yer değiştirmesinin belirleyiciliğine izin verilen, eylemden çok eyleme ilişkin tasarıların gözetildiği, aslında hiç de tehlikesiz olmayan oyun, büyük ustayı düpedüz baştan çıkarır.
Kırklı yaşlarında artık enikonu tıknaz, umursamaz bir adam haline gelmişken ve hüzünlü bir tek başınalıkla yaşayıp gidiyorken, hayatı, iki kalın yerinden, derinden gelen çatırtılarla kırılır: Kendine geldiğinde, acıma ve şefkatle sevgi arasındaki ince ama derin uçuruma düşmüş fedakâr bir karısı vardır ve sürmenaj benzeri bir hastalıktan henüz kalkmıştır. Aslında Lujin için konan “duyularının geçici olarak bulutlandığı” teşhisi, tüm yaşamının aynı bulutlanan duyularla kaplı olduğu göz ardı edilerek söylendiğinden ustanın derdine deva olamamıştır. Kayınpederinin “hortlaksı bir sanatla uğraşıyor” dediği Lujin, nekahat döneminde kendisi için iyi niyetle ve özene bezene biçilen kalıpların hiçbirine yakışmaz. Birkaç ayı, kendi koordinatlarını algılama çabalarıyla uyurgezer bir halde geçirdikten sonra tüm engellemelere karşın nasıl bir oyunun ortasında olduğunu anlar... Düşünmesi gereken pek çok hamle ve titizlikle hesaplayacağı önemli bir savunma vardır. Bu, satranç ustasının üçüncü kaçışı olacaktır.
Nabokov, Lujin Savunması’nın parantez içlerinden birinde, “satranç evreninde zaman acımasızdır,” diyor. Zaman, esasen her durumda acımasızdır. Satrançta özellikle ve önemle acımasız olmasının nedeni satrancın satrançlığını bilmesi, bir oyun olduğunu kabullenmesi ve başka durumlara ya da metaforlara özenmeye kalkmamasıdır. Her oyunun evreninde zaman acımasızdır ama oyuncuların zamanın yıkımını duyumsamaları, oynananın bir oyun olduğunu bilmelerine bağlıdır; oyuna teslimiyet söz konusu değilken zamanın yıkıcılığı da ertelenmiş olur. Yıkımın ertelenmesi enkazı hiçbir şekilde ortadan kaldırmaz. Lujin için de böyle olmuştur; ait olduğunu kabullendiği oyunun zamanına göre yaşamış, ama yıkımını ertelediği diğer büyük oyunun zamanını reddedemeyecek hale geldiğinde, oyuncusu olduğu oyunun kurallarına göre bir savunma icat etmek zorunda kalmıştır. Hangi oyunda olduğunu kestiremediği için zaman ayarını tutturamayan ve kendi gerçeğiyle çoğunluğun varsayımsal onayını almış kapının dışındaki gerçeklik arasındaki dengeyi kurmayı başaramayan Lujin, yaşamın kabul gören etaplarında kendisini küçük gören, alaycı bakışların hedefi olsa da alttan alta, çözümsüz bir kıskançlığın ve kindarca bir çekememezliğin odağıdır aslında. Rahatlıkla göz ardı edilebilecek ama sağlam direklerle kendi varoluşuna tutturulmuştur, başka bir şeye değil.
Yorumlar
Bu ürüne yorum yapmak için giriş yapmalısınız
07.04.2014
Muhteşem döngüNabokov´u okuyunca böyle yazarlar kaldı mı diye insan hayıflanıyor. Tüm hikaye boyunca zaman içerisinde okuyucunun seyahat etmesini sağlayan gidip gelmeler o kadar ustaca işlenmiş ki bir anda kendinizi kahramanın çocukluğunda buluyorsunuz ne olduğunu anlamadan da yaşadığı ana geri dönüyorsunuz ve bu şaşırtıcı döngüye hiç zorlanmadan ayak uydurabildiğiniz için kendinizi çok iyi hissediyorsunuz. Bir solukta okuyacaksınız.
30.01.2013
Dahi ile DeliHayranlık verici tasvir ve imgelemler... Delilere özgü bir kitap )))
31.05.2009
Lujin gerçekliğiNabokov karakter yaratmadaki inanılmaz yeteneğini gözler önüne seriyor Lujin´de. Lujin karakteri öyle bir gerçekliğe bürünüyorki, hayatınızda yer ediniyor neredeyse.. Sanki tanıdığınız biri haline geliyor.