On İki Dağın Sırrı
On İki Dağın Sırrı Kitap Açıklaması
"Bir göz ağlarken diğer gözün güldüğü görülmüş müdür?"
Dünya kaç köşeymiş uzun uzun konuşan, konuştuklarını tekrar eden, saplantıyla özlemlerini, evveliyatlarını anlatan Dersimliler. Küçük, sıradan, kayıp giden hatıralar, garezler, kibirlenmeler...
Yanlışın, kahırla ufalan hayatın farkında olan Zazalar, Kürtler, Ermeniler, Kızılbaşlar... Candarmalar, paşalar, hükümetler, aşiretler, metruk evler, boşalmış ovalar, inatla geleneğe sarılan köylüler, atlılar, tüfengler...
Gece Kelebeği yeniden kanat çırpıyor...
İlk kitabın öncesine gidiyor. Eprimiş bir rüyayı pastoral ve masalsı bir üslupla, kederle resmediyor. Zor diyorsun, yazık! Hepsinin bir hikâyesi vardı. Haydar Karataş canavarcasına yazar damarı olan birisi. Hayvani bir yazar, bunu olumlu anlamda söylüyorum.
Yaşar Kemal'de de böyle doğadan kaynaklanan bir güç vardır.
Murathan Mungan
...Haydar Karataş yeni dönem yazarlar arasında kendine has sese sahip ender isimlerden... Onun cümlelerine alışanlar hep aynı tadı arar.
Burhan Sönmez
Bu derece mükemmel bir Türkçe nasıl olabilir?
Kaan Arslanoğlu
Haydar Karataş, Dersim'in acılı müziğini kendine özgü, soluk kesen, masalsı anlatımıyla kulaklarımıza ulaştırıyor yine.
Gün Zileli
Sayfa Sayısı: 296
Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
- Kitap Adı: On İki Dağın Sırrı
- Yazar: Haydar Karataş
- Yayınevi: İletişim Yayıncılık
- İlk Baskı Yılı: 2012
- Dil: Türkçe
- Barkod: 9789750510663
Yorumlar
Bu ürüne yorum yapmak için giriş yapmalısınız
13.09.2020
Mutlaka OkuyunOtuz sekize doğru döşenen taşlar. O dönem Dersimde yaşayan insanların duyguları, düşünceleri, korkuları, bağıra bağıra gelen bela, macerasına Yaşar Kemal tadında bir üslup ile anlatılmış. Ben çok sevdim, size de tavsiye ederim.
27.05.2015
mutlaka okuunutmamak için mutlaka oku...oku ki bilinsin..unutturulmasın..
30.11.2012
Bir göz ağlarken, öbür göz gülmezHenüz ´38´in dümdüz etmediği Dersim´deyiz. 1915´ten kalan bir avuç Ermeni, canları yanına sığındıklarının insafında saklanmaktalar. Kızılbaşlar, Ermeniler´in yerlerine getirilen muhacirlerden, jurnalcilik yaptıklari icin şikayetçiler. Aşiretler birbirine girmiş, kavga halindeler. Devlet sazı, sözü, ceme durmayı yasaklamış, metruk kiliselerden kalan taşlarla her yere karakol inşa etmekle meşgul. İkrarın bozulduğu bir Dersim burası... Korkunun, ´korkunç şeyler olacak!´ çığlığının dağa taşa, esen yele, uçan kuşa dahi sindiği bir Dersim... İsyan halinde, öfkeli, ne yapacağını bilemeyen, ikilemler içinde bir Dersim...
İşte böyle bir Dersim´i söze döküyor Haydar Karataş. Sözlü edebiyatın bütün olanaklarını kullanarak, yörenin efsaneleriyle sarıp sarmalayarak, yine masal gibi, bence "Gece Kelebeği"´ni de aşan olağanüstü bir dille yapıyor bunu. ´38´de aslında ne oldu?´ sorusunu sormadan, cevabını aramadan, bunu kendisine mesele dahi etmeden... Sadece Dersim´i, Dersimlinin - Kızılbaş´ı, Ermeni´si ve muhaciriyle - isyanını, öfkesini, çıkmazlarını, yüreğini ve aklını ele geçirmis korkusunu aktarıyor. Sonra olacakları sezdirerek...