
Çocukluğumuzda Okuduğumuz Unutulmaz Öyküler
İlk kez bir romanı soluksuz okuyup bitirdiğinizde, gizli bir el dokunarak sizi dönüşü olmayacak bir şekilde değiştirmiş gibi hissedersiniz. Bir süreliğine, bedeniniz başka bir aleme gidip gelmiştir ve bu yolculuk hayat boyu bir şekilde sizinle kalacaktır. Çocukluk ve ilkgençlik yılları, saatler boyu tasasızca okumak, sayfaların arasına dalmak için hayatımız boyunca bulabileceğimiz en uygun dönemdir aslında. Ne yazık ki bunu çok geç fark ederiz. Zihnimizin berraklığı ve yeni bilgilere karşı açlığı düşünülürse, sayfaların içinden çıkan yeni dünyalara hassasiyetimizin en üst düzeyde olduğu çağdır bu.
Elbette hepimzin çocukluğunda karşılaştığı roman kahramanları başka. Çoğumuz farklı dönemlerde çocuk olduk. Belki uzak coğrafyalarda büyüdük. Yine de zamanı ve coğrafyaları aşan bazı kitaplar var. Çocukluğumuzun unutulmaz kitaplarını hatırlayıp birbirimize anlattığımızda, fark ediyoruz ki, pek çoğu ortak. Onları okurkenki deneyimlerimiz de bir o kadar benzer. Sayfalar bittikten sonra bile bizimle yaşamaya devam eden bir dolu roman kahramanımız var. Çokça yapılan bir benzetmedir, ama her zaman geçerlidir: İlk okuduğumuz kitapların bıraktığı izler büyüktür, zira onlar bir nevi ilk aşk gibidir. Herkes, tüm hayatı boyunca, o aşkı tekrardan tecrübe edebilmeyi diler.