“Kendimiz Hakkında Daha BilemediĞimiz, BulamadıĞımız O Kadar Çok Şey Var Ki!”
Annem Belkıs
NECMİ SÖNMEZ
Gündüz Vassaf gibi Türk yazınında “öncesi sonrası” olmayan bir yazar neden annesi Belkıs Halim Vassaf’ın biyografisini yazma gereğini duymuştur? Bir bilim kadını olarak yaşamının yarısından fazlasını Amerika’da geçiren Belkıs Halim Vassaf’ın yaşamöyküsü günümüzde neyi betimliyor? Dahası, kolay tüketilebilirlikten uzak bu biyografi nasıl okunmalı? Yalın dili, pürüzsüz akışkanlığıyla daha ilk sayfalarından itibaren okuyucuyu içine çeken bu kitabı anlamlandırmak, çerçeveler içine koyarak yorumlamak pek kolaya benzemiyor.
Tahminen 1904 yılında Makedonya’da Ustrumca’da doğan Belkıs Halim Vassaf’ın hayatını onun sözcükleriyle aktaran kitabı, oğlu Gündüz Vassaf yazı diline aktarmış. Çalışma, Osmanlı küçük burjuvası kimliğinin ardından Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde “aydın kimliği”ne bürünen anlatıcının bununla da sınırlı kalmayıp bir “dünya vatandaşı” olarak, gerçeğin, bilimin, topluma yararlı olmanın aydınlattığı yolda karşılaştığı zorlukları dile getiriyor. XX. yüzyılın tanıklığını yapan Belkıs Hanımın açıkyüreklilikle aktardıkları, “aydın oluşu” bir meslek değil bir yaşam tarzı olarak benimseyen bir bireyin “kendisi olmak” uğruna verdiği mücadeleyle birleşince, “tabuları”yla uğraşarak yaşamını anlamlı hale getiren birinin özyaşamöyküsünü ortaya çıkarıyor.
Genelde sergi katalogları, sanat kitapları üzerine yazan biri olarak beni bu kitap üzerine yazmaya iten, bir cümle oldu: “Sen muhacir misin, Müslüman mısın?” (s. 70) Rumelili bir göçmen ailesinin bireyi olarak bana “aktarılan” göç tarihinden kulağımda yer etmiş bir soruydu bu. Ama benim duyduğum haliyle bu soru şöyleydi: “Sen muhacir misin, Çingene misin?” Belkıs Hanımın aktarımında soru daha kibar bir şekle girmiş. Rumelili göçmenler XX. yüzyıl başında Anadolu’ya geldiklerinde yerli halkın İzmir’de, Akhisar’da, Susurluk’ta kendilerine sorduğu ilk soru bu olurmuş hep. Bu örneği vermemin nedeni, Belkıs Hanımın, gerçekte çok daha çetin geçtiği duyumsanan yaşamının öyküsünü dile getirirken “gizleyici” bir tavrı tercih edip öfkesini, hırslarını satır aralarına kaydırmış olması. Bunun temelinde gerçekle yüzleşmekten kaçma olduğunu sanmıyorum. Belkıs Hanım ne de olsa Osmanlı terbiyesi almış, kendisini ve çevresini anlatırken belli bir mesafeyi her zaman korumasını bilen birisi. Aktardığı olayları Gündüz Vassaf’ın önsözde belirttiği gibi “geçmişin kartpostallarını göreceğimiz pencereler” (s. 18) olarak kavramak yanlış olmayacak. Belkıs Hanımın yakın tarih tablosunun erdemi, detaylara girip geçmişi didiklememesi, kişiler arasında geçmiş olayları açıklamaya yönelerek bunu “öteki tarih” başlığı altında sunmaması. Bu konuda gösterdiği titiz yaklaşım dikkat çekici. Yoksa Belkıs Hanım ağabeyi Zekeriya Sertel’in neden Atatürk tarafından kısa bir süre içinde Matbuat Umum Müdürlüğünden alındığına, Cumhuriyet gazetesini birlikte kurmalarına rağmen niçin Yunus Nadi ile Zekeriya Sertel’in yollarının ayrıldığına dair açıklamalarını daha da derinleştirebilirdi. Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.
Belkıs Hanımın hayatında en önemli faktör gittiği okullar olmuş: Ustrumca’daki mahalle mektebi, Selanik’te Atiye Hanım Okulu, İstanbul’da Çapa Kız Öğretmen Okulu, Robert Kolej, Dârülfünun, Amerika’da Columbia ve Harvard Üniversiteleri. Kitabın önemli bir kısmını kapsayan okul günleri ve bu döneme ait insan manzaraları, Belkıs Hanımın yaşam koşulları ne olursa olsun “öğrenmeyi”, bilim yolunda ilerlemeyi, “Türkiye’ye hizmet etmeyi” ve ihtiyacı olan parayı kendi emeğiyle karşılamayı kendisi için varoluş nedeni haline getirdiğinin altını çiziyor. 1932’de Dârülfünunun Felsefe Bölümünden mezun olduktan sonra çeviriler yapmaya ve Son Posta gazetesinde yazılar yayımlamaya başlayan Belkıs Hanımın hayatının aktif geçen bu dönemindeki en önemli olaylardan biri de Dr. Ethem Vassaf’la evlenmesi. Kitabın kısa bir bölümü olmasına rağmen burada anlatılan evlilik öncesi tanışmalar, geziler, yakın çevrenin söyledikleri, cumhuriyetin ilanından sonra bile kadınların kendilerine tanınan hakları tam olarak kavrayamadıklarını ortaya koyuyor. Anlatıcı “ben feminist olduğumu ilan etmemekle birlikte daima o tarzda hareketlere yatkın biriydim” (s. 188) açıklamasını yapmasına rağmen, Ethem Vassaf’la yakın çevresinden gelen olumlu tepkiler üzerine evlenmeye karar veriyor. Türkiye’de psikiyatrinin kurucusu Mazhar Osman’ın okumuş kadınlar için söyledikleri de hayli düşündürücü.
1936’da bursla Amerika’ya öğrenci olarak giden Belkıs Hanımın Son Posta gazetesinin muhabirliğini üstlenmesi, onun bu kıtada Türkiye basınının ilk kadın temsilcisi olmasını sağlar. Orada eğitimi sırasında karşılaştığı zorlukları anlatırken aktardığı bir olay, hastalandığında Amerikan kanını kabul etmeyerek kendisine Türk kanı verilmesini özellikle istemesi şaşırtıcı. II. Dünya Savaşının patlamasının ardından uzun bir süreyi Amerika’da geçirmek zorunda kalan Vassaflar doktor ve akademisyen olarak kariyerlerini sürdürürken ırk ayrımcılığıyla da karşılaşırlar. Ethem Beyin Yahudilerinkine benzeyen burnu yüzünden Cape Cod’da oda bulamaması buna bir örnektir. Kitabın 243. sayfasında Belkıs Hanımın savaş sırasında Tan gazetesinde çıkan yazılarının bir kısmı özgün haliyle görülüyor. Ama alt yazı yanlış basılmış. İkinci baskıda da bunun düzeltilmemesi ne yazık ki titizlikle hazırlandığı belli olan bu çalışmaya gölge düşürüyor.
1947’de Türkiye’ye oğulları Gündüz’le dönen Vassaf çifti, Ethem Beyin milletvekili olması nedeniyle Ankara’ya yerleşir. Ama aile 1950’de yeniden Amerika’ya gider ve kırk küsur yıl orada yaşar. 1995’te İstanbul’a geri dönen Belkıs Hanımın kendi ülkesinde yaşlılara gösterilen duyarsızlığı kara mizaha dayalı bir dille okuyucuya aktardığı son bölüm, yaşamını aydın sorumluluğu içinde sürdürmüş bir bireyin eleştiriyi hiç elden bırakmadan nasıl doğrunun peşinde ilerlediğini gösteriyor. Türkiye’de doğrunun peşinden gitmek! Belkıs Halim Vassaf’ın yaşamında büyük insanlar yok, ama inancın, ilmin peşinde ilerlemek ve çağın gerçeklerine tanıklık etmek, zorluklara karşın yılmadan bildiğini savunmak gibi önemli bir ana fikir var.
Yorumlar
Bu ürüne yorum yapmak için giriş yapmalısınız
14.10.2020
Gündüz Vassaf'a başlamak...En güzel başlangıçlardan biridir sanırım. Bir yazarın annesini yazması, hele Gündüz Vassaf'ın Belkıs Hamını. Pişman olmayacaksınız.
24.03.2020
Okunmalı.Bu kitabı 10 yıldan uzun bir zaman önce okumuştum. Osmanlı'nın son yıllarından Cumhuriyet'e, oradan da Amerika'ya uzanan bir yaşamın serüvenini bir solukta okuyabilirsiniz. Özellikle kadın arkadaşlara tavsiye ederim.
27.02.2002
Gündüz Vassaf'ın bu kitabını gerçekten çok beğendim. Çok akıcı. Selanik kökenli olduğumuz için de özellikle ilgimi çekti. Herkese okumasını tavsiye ederim.